Beğenmek, hoşlanmak, sevmek ve aşık olmak. Bence aşk bu dört evreden oluşur. Önce birini görürsünüz ve beğenirsiniz. Sonra onunla vakit geçirirken çok keyif aldığınızı fark edersiniz ve ondan hoşlanmaya başlarsınız. Aradan biraz zaman geçtikten sonra ona nasıl sevgi dolu baktığınızı anlarsınız, onsuz plan yapamamaya başlarsınız veya onsuz yapılan etkinliklerden onla yaptığınız etkinliklere oranla daha az keyif alırsınız, bu süreçte sevme evresine girersiniz. Ve sonunda onsuz adım atamadığınızı, onsuz aldığınız her nefesin anlamsız geldiğini, o yokken hayat sanki çok boşmuş gibi hissedersiniz. Ona her baktığınızda hayata sanki yeniden gözlerinizi açmış gibi olursunuz, yeniden doğuyormuş gibi. Onunlayken klasik herkesin söylediği gibi midenizde kelebekler uçuşur sanki. Kalbinizde çok tatlı bir his, omuzlarınızda hiç yük yokmuş gibi bir hafiflik oluşur. Sanki ayaklarınız yerden kesilip de uçacakmışsınız gibi hissedersiniz. Aklınızda, kalbinizde hep o vardır. Başka bir şeyi neredeyse düşünemeyecek hale gelirsiniz çünkü ondan başka her şey çok sıradandır ve umurunuzda olmaz. Hayatınızın merkezine onu koyarsınız ve gelecek planlarınızın hepsinin içinde o vardır. Onun bir gülümsemesini görebilmek için o kadar çok şeyden feragat etmeye hazırsınızdır ki buna bazen kendiniz bile inanamazsınız. Eğer bu yazdıklarımı okurken ufacık bile saçmaladığımı ya da abarttığımı düşünüyorsanız tebrikler aşık değilsiniz. Ama tam tersi benle aynı fikirdeyseniz ve okurken durmadan o aklınızdaki kişiyi düşündüyseniz ve kafanızdan onunla olan tüm anılarınız bir film şeridi gibi geçtiyse geçmiş olsun, Aşık olmuşsunuz. Bunun bir ilacı yok mu? Ben aşık olmak istemiyorum diyorsanız bile artık her şey için çok geç. Hayatınızı ona adamaya bile hazırsınız bunun nasıl bir geri dönüşü ya da ilacı olabilir ki? Aslında aşık olmak bana göre bu dünyadaki en güzel his. Mutlulukla yarışır tabi ki. İkisi de çok özel ve çok güzel hisler. Ama aşık olmak herkese nasip olmaz. İstediğinizde ve tamam ben aşık olacağım dediğinizde oldurabileceğiniz bir şey değil maalesef ki. Umuyorum ki herkes bir gün aşık olur ve o filmlerde anlatılan mükemmel hissi tadar. Evet filmlerdeki biraz abartılı olabilir ama o hissi tatmayan bir insan bence bunu anlayamaz ve çok abartıyorlar der, karşısındaki aşık olma hissini tadan kişi ise sadece gülümser çünkü hissetmeyen birisi anlayamaz. Hani düştüğümüzde ve bacağımız kırıldığında, düşmemiş ve bacağı hiç kırılmamış bir insana o acıyı anlatamayız ya, aynen bunun gibi aşık olmayan bir insana aşkın nasıl bir duygu olduğunu tarif edip anlatmaya çalışabiliriz ama yaşamadan asla hissedemez. Bir de tabi ben aşık mıyım değil miyim bilmiyorum diye düşünen kısım var. Bunu anlamanız için yapmanız gereken çok basit. İlk yazdığım kısma geri dönün ve sırayla beğenmekten başlayıp aşık olma kısmının sonuna kadar okuyun. Okurken yanda duygusal bir şarkı açın ve şarkının o hafif ritmiyle hayal etmeye başlayın. O kişiyle yaşadıklarınızı düşünün, anılarınız sırayla aklınızdan akıp gitsin. Aşık olma kısmının sonuna geldiğinizde gözlerinizi kapatın, müzik hala çalıyor olsun. Ve müziğin ritmiyle yavaş yavaş anılarınızdan hayal dünyanıza geçin. Ve o kişiyle yapmak istediklerinizi düşünün. Mesela dünya turu ya da romantik bir akşam yemeği. Hayal edin. Yavaş yavaş gözlerinizi açın. Eğer yüzünüzde tatlı bir tebessüm ve gülümseme var ise ve tüm hayatınızın sonuna kadar olan kısmı düşündüyseniz aşıksınız. Eğer hayal edemediyseniz ve anılardan öteye geçemediyseniz ya da aklınıza onla ilgili (kavga ettiğiniz ve benzeri) kötü anılar geldiyse, sadece boşluk oluştuysa, gözlerinizi bir an önce açmak istediyseniz aşık değilsiniz. Ben aşık olup olmadığımı böyle anlamıştım. Tabi bu kesin sonuç vermez çünkü aşık olmanın bir kesinliği yoktur. Bazen de aşığım sanırsınız ama değilsinizdir ya da olmadığınızı düşünüyorsunuzdur ama öylesinizdir. Bu konular gerçekten çok karışık. Son olarak umarım herkes bir gün kendisine göre doğru olan kişiyi bulur ve ona aşık olur. Aşk güzeldir. Tadını çıkarın.

Comments